31 Ekim 2021 Pazar

Amerika'daki ilim tahsilim

 Hiç hatırlayamıyorum, o kadar zor ki Amerika'da ki tahsilimde dil-bariyerine takılmış olup olmadığımı hatırlamak. Takılmamıştım, akıcıyıdı, herşey o kadar akıcıydı ki hiçbir fark yoktu Türkiye'deki okullarımdan. Yeni bilgiler öğreniyordum, fikir ediniyordum ve paylaşıyordum. Hiç hissetmiyordum tüm bunları bir yabancı dil kullanarak yaptığımı. Arkadaşlarımdan bazısı söyler dururdu hep ancak onları anlamamıştım. Şimdi, burada, İsviçre'de anlamış bulundum "zihin açıklığının" ilahi bir hediye olduğunu. 

Allah yolumuzdan şaşırtmasın.

Selam ve dua ile


25 Ekim 2021 Pazartesi

Talebelik ve Hocalık

Babamın bana yaptığı bir konuşmasını hatırlıyorum. "Bu bizim kültürümüzde var!", "Hadi git bakalım sen yap bu işi". Yani, bu vazife bana neden verildi, bizim kârımız ne olacaktır bunun gibi vesveselerle kafamı beyhude yormaya gerek yoktu. Er kişi vazifesini layıkıyla yerine getirmelidir, her ne güçlükle karşılaşılırsa karşılısın. İnsanlar, hangi fırtınalarla hangi rüzgarla uğraştığına bakmaz, geminin limana gelip gelmediğine bakarlar sadece. Ben bu gemiyi limana götürmeliyim, biiznillah.  

 Bugün sabah "ofiyolit" dersindeydim, Jörg Hermann ile birlikte. Dersin 3. haftasıydı. Ve ben derse dikkatimi vermekte güçlük çekiyordum. Okyanusal kabuğun oluşumundaki kısmı ergimenin özelliklerini çalışıyorduk. Her neyse, hoca derse ara verdi. Ve bende biraz hava almak, belki sigara içmek için koşturarak sınıftan çıktım. Daha sonra sigaranın fayda vermeyeceğini düşünerek, okuldaki tek Türk Hocamız olan Naki Hocanın yanına gittim. Tez Hocamın, okulumu uzatmasından sitem ettim biraz. Ben sitemime karşılık beklerken, Naki Hoca aksine beklemediğim birşey söyledi. "Sen ne kadar hazır bir öğrencisin" dedi. Çok doğru söyledi, ben ne kadar hazır bir öğrenciydim? Tez konumu dahi seçemeyecek bir mühendis. Konuşamayacak kadar genç ve cahil. "Hoca bilmiyor mu", dedi. Senin adaptasyon sürecin ve diğer tüm herşey. "Avrupalı Öğretmenin işine karışmayacaksın" dedi. "Sen, kaliteli bir öğrenci olacaksın", dedi. "Sen, kalitesiz bir öğrenci olduğun zaman, elbette ki seni ihmal edecek ve yardımcı olmayacak, niye uğraşsın ki", dedi. Çok doğru söyledi, vesselam. O Hocanın yüzlerce öğrencisi olmuştu, muhakkak. Ta ki bende biliyorum, kendisinin "sıvı kapanımlar" dersinde, ilk master öğrencisinin yıl 1986'da olduğunu ben gözümle gördüm. Ben kim oluyorum da hocayı eleştiriyorum birkaç parça bilgi öğrenmek dururken. Ayrıca, o kadar ki Türk Milli Eğitim Bakanlığının ve MTA'nın onca saçma isteklerine kağıt kürek işlerini erinmeden, dökümanları tarayarak, incik boncuk hazırlayarak. Benim bozuk İngilizceme hareketlerime rağmen. Böyle hocanın kıymetini bilmemek.... 

Bugünün akşamında Allahualem cami imamı Cevat Hoca, yatsı namazından sonra beni durdurdu. Bir hal-hatır sordu. Bana İslam'da hac ve umre'den sonra en önemli vazifenin ilim öğrenmek olduğunu söyledi. Tevafuk, bugün o kadar çok öğrencilikle ilgili tefekkür ediyordum ki... Doğruydu ya, bir satır bilgi öğrenmek, onu kaydetmek, çalışmak. "Sen, bunu oflayarak, puflayarak yapmamalısın" dedi bana. "Zaten yapılması gereken bir vazife olarak, bir aşk ile, severek yapmalısın" dedi. 

Tez Hocamla toplantımızı hatırladım birden. "Enes, sen hocalardan korktuğunu söylemiştin" demişti. Ben de cevaben: "Evet, hocam, çünkü hocalarımız genellikle en az 60 yaşında ki bu benim yaşımın üç katı ve de bir okadar kitap yazmış oluyorlar." demiştim. O da bana: "öyle mi, öyleyse ben olsam bende korkardım" demişti. Çok doğru, bir şey söylemişti. Hocalardan korkmanın, çekinmenin doğru olduğunu bana en uygun bir dille anlatıyordu. 

5 Ekim 2021 Salı

Insanın iki adet montu olmasi

 Ne acı bir durum, tereddüt etmek ne giyeceğim diye. O kadar çok elbisemin olması ve içlerinde birini seçecek durumda oluşum. 

2 tane montu olmamalı insanın, çok düşünmemeli. Kadere razi olup benim elbisem bu diyip giymeli.

2 tane olduğu zaman düşünüyorsun hangisi diye, ne için, hangisi iyi görünüyor diye mi, hangisini daha sık giydim bu hafta diye mi, yoksa renk uyumluluğu monorenk veya kontra renkler mi diye mi. 

Cok zor bı insanin iki montu olmasi

3 Ekim 2021 Pazar

 23 yaşındaydim 23. Çocukluğumun son günlerinden. Tam 4 sene olmuş ben ellerin memlektinde buyumusum.

1 Ekim 2021 Cuma

Annem

 Ben bugün takvim yapraklarını saydım. 11 sayfa unutmuşum, günler akıp geçmiş, okuldaki kurslarımı bitirmişim. Eve geldiğimde ekmek yok ve çoktan marketin kapanma saati gelmiş. O kadın nasıl oluyordu da bizim 5 çocuğun çamaşırlarını tek bir kirli sepetinde toplayıp haftalık düzenli olarak yıkayıp kurutup bazen hatta ütüleyip her birimizin ayrı ayrı giysi dolabına yerleştiriyordu.